Visitors

http://www.geovisites.com/pt/directory/artes_artes-plasticas.php

13 Mart 2015 Cuma

Müsaitleştiremediklerimizden misiniz?

Dil, insanlık tarihinin yüzyıllar boyunca gelişimi ile oluşturulmuş, toplumun kendi arasındaki yegane iletişim aracıdır. Dil, herhangi bir sınıfın, zümrenin eseri değil; bütün bir toplumun, toplumdaki tüm sınıfların ortak eseridir, herkesi eşit olarak kapsar ve herkese hizmet eder. Bu nedenle de denilebilir ki dil, sınıflara karşı, toplumdaki bölünmelere karşı bir bakıma ilgisiz kalır. Ancak insanlar, toplumun farklı grupları, zümreleri, sınıfları dile karşı ilgisiz kalmazlar. Dili, kendilerine ait özel deyişlerle, özel sözcüklerle donatmaya/doldurmaya, kendi çıkarlarına göre kullanmaya, kendi özel deyimlerini, özel terimlerini zorla kabul ettirmeye çalışırlar. Tarih, dilin zoraki bir özümlemeye karşı aşırı direncine tanıklık eder. Kelimelere farklı anlamlar atfetseniz bile bunu dile yedirmek, kabullendirmek kolay değildir.
Toplumda farklı kültürler olmasına rağmen dil aynıdır. Kültür ve dil özdeş değil, ayrı şeylerdir. Kültürün sosyalisti veya kapitalisti olabilir. Burjuvazi ile proletaryanın kültürü farklıdır. Oysa bir iletişim aracı olan dil tüm halk için ortaktır; o hem burjuva kültürüne hem de sosyalist kültüre hizmet edebilir. Hangi kültürün etkisi altında konuşursanız konuşun, konuştuğunuzda dilin grameri veya sözcük hazinesi değişmez, sadece seçilen/kullanılan kelimeler ve atfedilen anlamlar farklılaşır.
Her gelen iktidar kendi kültürüne ait kelimeleri/tanımlamaları empoze etmek istemiştir. Türkçe Güncel Sözlük’ün bu kadar çok güncellenmesinin sebeplerinden biri de budur.
Bir dilin oluşumu toplumun oluşumu ile başlar. O toplumun içinden geçtiği süreçlere dil de paralel olarak eşlik eder. Böylece dil birikir, zenginleşir. Deyimler, atasözleri, destanlar, ağıtlar gibi… Bu tarihsel gelişim içinde Türkçede bugüne kadar gelmiş pek çok ırkçı, ayrıştırıcı, aşağılayıcı deyime, kelimeye denk gelmek; gündelik hayatta duymak mümkündür. Bunun kökeninde ise Türk toplumunun yaşadığı politik ve tarihsel süreçler vardır. Bu ayrıştırıcı ifadeleri dilden silip atmak kolay değildir.
AKP iktidarının 2010’daki Anayasa Referandumu’na EVET dedirtmek için kullandığı önemli argümanlardan biri de kadınların toplumdaki konumuydu. Buna bağlı olarak da kadını aşağılayan deyimlerin, atasözlerinin sözlükten çıkarılması kararı alındı. Yaptığı pek çok şeyde olduğu gibi bunu da büyük bir propaganda ile duyurdu. Ancak mesele sözlükten çıkarmakla çözülecek bir mesele değildir. Aslolan kültür ve zihniyet meselesidir.
Bugün, ilkokula giden bir çocuk sözlüklerden öğreniyor pek çok kelimenin anlamını. ‘Ne ekersen onu biçersin’ misali yeni bir nesile ne verirseniz onun etkisinde yetiştirirsiniz. AKP iktidarı bunu bildiğinden tam da bu noktada kendi neslini yetiştirmek için elinden geleni yapıyor.
Kötü adam‘ı tanımlarken lafı evirip çeviren ve Yeşilçam filmlerine kadar götürenler kötü kadın’ı tek kelimeyle orospu olarak tanımlıyor. Dahası, “esnafımız yeri geldiğinde polistir, askerdir, hakimdir” diye buyuran bu zihniyet esnaf kelimesinin üçüncü anlamını “Kötü yola sapmış olan kadın” olarak belirtiyor. “Serbest” sözcüğünün karşılığı olarak da “ağırbaşlı olmayan hoppa(kadın)” tanımlaması gösteriliyor. Cinsiyetçi tanımlamalarına devam eden sözlükte erkek sözcüğü ise hala “sözüne güvenilir, mert” olarak tanımlanırken kadın sözcüğü içinse “Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri, becerileri olan” tanımlaması uygun görülüyor.
Müsait kelimesinin anlamını “flört etmeye hazır olan, flört eden (kadın)” olarak tanımlayan AKP iktidarının TDK başkanı topu geçmişe atıp “o ifade 1983 yılında sözlüğe girmiş” diyerek bir başka gafa imza attı. Başkan ağzındaki baklayı da çıkarmış oldu böylece. Bir kez daha gösterdiler ki 12 Eylül darbecileri ile AKP bürokratları arasında zihniyet, ahlak ve algı farkı yoktur. Onlar katil ve tecavüzcü çetesidir.  Oysa daha iki sene önce ayrımcı, ayrıştırıcı, aşağılayıcı kelimelerin/deyimlerin sözlükten çıkarıldığını propaganda eden yine bu iktidardı.
Türk Dil Kurumu (TDK), Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca pek çok vesileyle en çok tartışılan kurumlardan biri olmuştur. Çünkü her gelen iktidar kendi kültürüne ait kelimeleri/tanımlamaları empoze etmek istemiştir. Türkçe Güncel Sözlük’ün bu kadar çok güncellenmesinin sebeplerinden biri de budur.
“Üzgünüz bay iktidar, sizin sapıklığınıza müsait değiliz.”
12 Eylül darbecileri, Atatürk‘ün öncülüğünde kurulan Türk Dil Kurumu’nu kapattı, Atatürk’ün vasiyetinden çıkardı, bir devlet kuruluşuna dönüştürdü. Yönetici olarak da, Türkçeye karşı Osmanlıca’yı savunanlar getirildi. Uzmanlıkları tartışılır bu kimseler, eski Türk Dil Kurumu’nun yaptığı işleri tersine çevirmeyi iş edindi kendine. Sadece sözlük çalışmalarında değil genel anlamda Türkçe üzerine çalışmalar bu minvalde yapıldı. Bilhassa imla kılavuzundaki değişiklikler oldukça fazladır. Bugün bile kimi yayıncılar 12 Eylül’den önceki ve sonraki imla kılavuzu demekte ve kendi seçimlerini buna göre belirlemektedir.
Bugün kadınlarımızın haklı öfkesini çeken “müsait” sözcüğünün anlamı da bu sözde uzmanların bir eseridir!
Müsait kelimesinin anlamını “flört etmeye hazır olan, flört eden (kadın)” olarak tanımlayanlar, kötü kadın’ı orospu olarak tanımlayanlar sadece kadınlara değil, çocuklara ve çocukluğumuza da el ve dil uzatmış bulunuyor. Çünkü biz, “müsaitseniz annemler size oturmaya gelecek” cümlesiyle büyümüş bir nesiliz. Dahası “müsait yerde inecek var” demeye devam ediyoruz.
Son bir senede olup bitenlere bakıldığında özetle söylemek gerekirse; çocukların polis kurşunuyla katledildiği, “başınızı örtmezseniz Özgecan gibi olursunuz” deyip, ilkokul çocuklarına dahi tecavüzü mübah görenlerin din öğretmeni veya idari amir olduğu, camına kartopu geldi diye “polis, asker ve hakim olan esnafın” güzel ve nitelikli bir insanı, bir gazeteciyi kolayca öldürebildiği yeni bir Türkiye‘deyiz. Artık canımıza tak ediyor bazı şeyler. Artık hayatımızı gasbediyor bunların yeni Türkiye’si...
Çağlar Mirik / Gezite 13.03.2015
http://gezite.org/musaitlestiremediklerimizden-misiniz/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder