Visitors

http://www.geovisites.com/pt/directory/artes_artes-plasticas.php

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Cartoonist Willem Rasing - Netherlands...


27 Temmuz 2013 Cumartesi

From Fadi Abou Hassan - Handala


26 years to the assassination of Palestinian cartoonist Naji al-Ali in London. 1987_ 2013 
Naji Salim al-Ali was a Palestinian cartoonist, noted for the political criticism of the Arab regimes and Israel in his works. He drew over 40,000 cartoons, which often reflected Palestinian and Arab public opinion and were sharply critical commentaries on Palestinian and Arab politics and political leaders. He is perhaps best known as creator of the character Handala, pictured in his cartoons as a young witness of the satirized policy or event depicted, and who has since become an icon of Palestinian defiance. On 22 July1987, while outside the London offices of al-Qabas, a Kuwaiti newspaper for which he drew political caricatures, Naji al-Ali was assassinated by a double agent working for both the Israeli Mossad and the PLO. Naji was shot in the face and mortally wounded. Naji al-Ali died five weeks later in Charing Cross Hospital.

25 Temmuz 2013 Perşembe

Suçu sadece "Kadın" olmak olan ezilen tüm kadınlara, istisnasız...


Hem koskoca başbakan olarak çıkıp 3 te yetmez 5 çocuk diyeceksiniz sonra da hamile kadının sokağa çıkması terbiyesizliktir söylemlerini devletin kanalında duyacağız. Niyetiniz nedir? Kadını eve tıkamadınız, hamilelik yoluyla mı başaracaksınız bunu??

************* 

Kadının her şeyinden rahatsızlar, saçından, başından, varlığından, hatta hamileliğinden... Oldu olacak yeni bir yasa daha çıkarın, kadınlığı kökten yasaklayın, üç çocuk hayalinizi de bostandan sağlayın!!

**************

Zaten dini sevdirmek için bu dünyada kazanılan sevapların ödülünün cennette her bir erkeğe bilmem kaç huri olduğu açıklamalarından belliydi bu zihniyetin uçkur düşkünü olduğu, cennette bile erkek, hurilerle mutlu edilecekmiş... Nelerle uğraşıyoruz yahu, içlerinden biri de çıkıp asıl ayıbı biz yapıyoruz demiyor, coştukça coşuyorlar...

**************

Sanki tüm kadınlar potansiyel baştan çıkarıcı, sanki tüm müminler sokaktaki her kadından etkilenip baştan çıkmaya hazır, sanki dünya cinsellik üzerine kurulu, sanki kadın eşi olmayınca bir hiç ve her kötülüğün kaynağı... Çok afedersiniz ama kadın artık istisnasız sokakta ve mutfakta da kötü kadın ilan edildi, yetmez mi?!!

11 Temmuz 2013 Perşembe

Ütopya e-derginin benimle yaptığı söyleşi...


Ütopya e-dergi bu sayısında benimle bir söyleşiye de yer verdi. Başta sevgili Lavinya Öz olmak üzere tüm Ütopya ailesine en içten teşekkürlerimi iletiyorum...
http://www.lavinyaoz.com/sizden-gelenler/konuk-cizer-saadet-demir-yalcin-ile-soylesi

Söyleşinin Detayları:

Merhaba sevgili Saadet, ben seni DELİDOLU’dan itibaren tanıdım orada da beraberdik daha sonra EUROCANLAR’da yollarımız kesişti. Bunlardan çok öncesini öğrenmek isterim; bu meslek ile ne zaman tanıştın ve bildiklerim dışında nerelerde yer aldın?
SAADET: Sevgili Lavinya sanırım öncelikle öz geçmişimden biraz bahsetmem gerekiyor: Yaklaşık 30 yıldır karikatür çiziyorum. Grafik tasarımcı olarak çalışıyorum. İlk karikatürlerim 1984 yılından itibaren Çarşaf, Yeni Asır – Gıcık, Limon, Hıbır, Gırgır, Balyoz gibi dergilerde ve çeşitli gazetelerin mizah eklerinde yayınlandı. Uzun yıllardır yerel, ulusal ve dış basın olmak üzere bir çok mizah dergisinde ve gazetelerde karikatürlerim, mizah yazılarım yayınlandı. 1997 yılında Türkiye Karikatürcüler Derneği üyesi oldum. Çeşitli karikatür, öykü, resim ve şiir yarışmalarında derecelerim oldu, karikatürlerim yarışma albümlerinde ve sergilerde yer aldı. Karikatür alanında 2011 Nisan ayında yurt dışı jüri üyeliği yaptım (Syriacartoon). CNC (Cartoon News Center – Azerbaycan) web sitesi Türkiye editörüyüm. 4. Kıbrıs Aysergi Pulya Karikatür Festivali’nde Digital Work Cartooonist ödülünü aldım. Karikatürün yanı sıra resim ve edebiyatla da ilgiliyim. Karma resim sergilerine katıldım. Hikaye, şiir, mizah öyküleri, denemeler, mizah yazıları, politik-taşlama yazıyorum. 1995-97 yılları arasında İzmir’de yayınlanan Demokrat Söylem gazetesinde siyasi karikatür köşesi hazırladım. Haftalık Delidolu ve aylık Şarlo, Maydanoz, Eurocanlar (Almanya) dergilerinde kadına yönelik karikatür köşelerini, sayfalarını çizdim, radyo programcılığı (mizah ve söyleşi üzerine), reklam metin yazarlığı yaptım. 1996 – 2004 yılları arasında İzmir’de Ege’nin en büyük kooperatif kuruluşu Tariş’in Ayma Matbaa işletmesi grafik servisinde grafiker olarak çalıştım, Tariş’in Sesi, Ege’de Tarım gazetelerini, üretici ve tüketiciye yönelik karikatür destekli broşürler hazırladım. Bunun yanı sıra kooperatifin çeşitli kitaplarının ve sınavlara hazırlık matematik kitap dizgilerini yaptım. Karikatür çalışmalarımda son dönemler özellikle portre çizimlerine de ağırlık verdim ve portreler üzerine bir albüm ve aylık çocuk dergisi hazırlamaktayım. Toonpool, Syriacartoon, İrancartoon, Cartooncenter, Toons Mag gibi uluslararası web sitelerinde ve günlük olarak İzmir’de Sanat web sitesinde yayınlanmaktadır.
Çizimlerini hayranlıkla takip ediyorum, çalışmalarını anlamlı buluyorum,
bazen “çerez” espri dediğimiz (ki gerek yazılarımda gerek karikatür çalışmalarımda benim de kullandığım bir şey bu) tarz ile ilgili düşüncelerini öğrenebilir miyim?
SAADET: Teşekkür ederim. Çerez espiri dediğimiz bu tarz espiriler sanal ortamda yaygın. Biraz da mizah dergilerinin etkisiyle kabul görmekte. Bazen farkında olmadan hepimiz bu tarz espiriyi kullanırız gerek çizgilerimizde, gerek yazılarımızda. Mizah çeşitlidir, sınır olmamalıdır.
Şahin’ e de sormuştum bu soruyu şimdi senden de bir cevap duymak isterim. “Eurocanlar kapanınca sen de yüreğinin bir köşesinde öksüzlük hissettin mi?
SAADET: Eurocanlar, yurtdışına çizgimizi ve sesimizi iletebilmemiz açısından ve özellikle de gurbetçi vatandaşlarımıza yönelik bir dergi olduğu için benim için de oldukça önemliydi. Bana çizmem için teklif geldiğinde gerçekten çok mutlu olmuştum. Kısa yayın hayatında elimden geldiğince destek vermeye çalıştım. Elbette Eurocanlar dergisi yayın hayatına son verince üzüldüm, başta çizerler olarak nerede hatalar yapıldığını anlamaya çalıştım. Bu kadar çizerin ve mizahçının olduğu bir ortamda Eurocanlar yaşaması ve ayakta kalması gereken bir dergiydi.
Hani bazen kalabalık ortamlarda biri ağzından bir küfür kaçırdığı zaman hemen diğerleri, eğer ortamda bir bayan ya da bir çocuk varsa “Yavaş olun beyler, aile var!” derler ya. Bu soru mizah işi içindeki herkese yöneltmek istediğim bir soru olmuştur; 
“Sen bayan bir karikatürist olarak, mizah yapılırken kullanılan küfürlerden rahatsız oluyor musun?”
SAADET: Zaman zaman rahatsız oluyorum fakat bir bayan mizahçıysanız bu tip söylemlere de alışmış oluyorsunuz bir süre sonra yani yadırgamıyorsunuz. Tabi haddini ve maksadını aşan küfürlere tepkimi de koyarım her zaman. Hata ile, istenmeden söylenmiş küfürleri, söyleyen hatasını anladığında hoş görebilirim. Fakat sanal ortama bakarsak artık küfür, argo alışılmış, çoğunun konuşma/espiri, yazı biçimi olmuş, hangi birini uyarıp düzeltebiliriz ki? O nedenle örnek olabilmek açısından kendi söylemlerimize dikkat edebiliriz mümkün olduğunca.
Karikatür çizmek emek işi. Tüm karikatüristlerimizin emeğine, kalemine sağlık olsun. Şimdi pek çok kişi dijital çizimler kullanıyor, karikatür çizme yazılımları, siteleri v.s. var, bu dijital ortamlara bakış açın nedir?
(ben de onlardan biriyim ama asla kendime karikatürist demem, diyemem)
SAADET: İnternetin bu kadar yaygın olması, teknolojinin nimetleri mizahı ve karikatürü de ciddi anlamda etkilemiştir. Bu nedenle dijital çizimler çizerin tercihine kalmış bir seçimdir ve zaman zaman ben de başvuruyorum. Çünkü her zaman oturup kağıt üzerinde çizmeye fırsatınız olmuyor. Ayrıca çizimlerinize kattığınız detaylar, görsellik açısından da dijital teknikler fazlaca tercih ediliyor. Tabi ki bu işe yeni başlayan arkadaşlar öncelikle kendi tarzını oturtup, kağıt üzerinde pratik yaparak çizgisini geliştirdikten sonra dijital yöntemleri tercih ederlerse daha sağlıklı olur.
Pek çok karikatür festivallerinde ismini görüyoruz sanırım festivaller senin için ayrı bir önem taşımakta. En son hangi festivaldeydin ve sırada hangisi var?
SAADET: Karikatür festivallerine davet edilmek bu işte sizi yurtiçi ve yurtdışında önemli kesimlerin takip edip çizginize değer verdikleri anlamını da taşıyor. Bu açıdan bir festival için davet almak başka duygular uyandırıyor bende. En son geçen yıl Eylül ayında 1. Sinop Diyojen Karikatür festivalindeydim. 2011’de Kıbrıs Aysergi Pulya Karikatür Festivali’ne Türkiye’den davet edilen 4 çizerden biriydim ve o etkinlik dünya çapında çizerleri ağırlıyor. Oradan da bir ödül almış olmak başka bir gurur kaynağıdır benim için. Ayrıca özellikle İzmir’de düzenlenen etkinliklere de fırsat buldukça katılmaya çalışıyorum. Bizzat katılamadığım etkinliklere de karikatürlerimle, sergilerine katılarak destek oluyorum. Önümüzdeki günlerde tarihi henüz netleşmeyen ve bilgisi resmi olarak paylaşılmayan iki etkinlik daveti var. Zaten tarihler netleşince paylaşacağım.
Uluslararası karikatür yarışmalarında jüri olmuşluğunda var. Eleştiren, seçen koltuğunda oturmak nasıl bir his?
SAADET: Bu nokta benim için oldukça önemli çünkü özellikle kendi ülkemden bazı kesimlerden eleştiriler de aldım. Ben her zaman derim ki, bir çizeri eleştirmeden önce onun karikatür geçmişine, verdiği emeklere bir bakın ve ondan sonra yargılayın. Kimse dünkü çizere, bu işe yeni başlamış birine hatır gönül için bu görevi vermez. Eleştiren, seçen konumunda olmak çok hassas bir nokta. Hak yemeyeceksiniz, tarafsız olacaksınız, yarışma konusuna uygun çizimi iyi analiz edip ona göre puan vereceksiniz. Daha önce benzeri olup olmadığını da kestirmelisiniz. Bu nedenle iyi araştırmacı olmalısınız. Özetle zor ve hassas bir görevdir jüri üyesi olmak.
Şu an yanılmıyorsam 2 ayda bir çıkan “Salkımsöğüt” isimli e- dergidesin? 
SAADET: Salkımsöğüt değerli karikatürist Sevdakar Çelik’in yayınladığı edebiyat ağırlık bir e-dergi fakat sanırım bir süredir yayın hayatında değil. Tamamen hatır üzerine çizgi, şiir ve yazılarımı ilettiğim bir dergi. Zaten neredeyse tüm dergilere hatır için destek olmaktayım. Bu işten kazandığımız bir şey yok. Her zaman da bu tür taleplere cevap vermeye ve destek olmaya devem edeceğim. Çünkü bu işe gönül vermek en büyük kazanç, maddi boyutundan daha önemli. Şu an için çeşitli internet sitelerinde karikatürlerim paylaşılıyor. Çoğu site, internet üzerinden çizgilerime ulaşıp kullanıyor. Bu nedenle yer aldığım alanların sayısını ben de pek bilmiyorum. Ayrıca yaklaşık bir yıldır düzenli olarak bana köşe verip çizgilerimi yayınlayan Toons Mag sitesi var.
Şimdi anket sorularına geçiyoruz :
En son okuduğun kitap?
SAADET: Bir çok kitabım var, zaman zaman alıp tekrar okuduklarım, tekrar okuyup anlamam gerektiğine inandığım kitaplar.. Zaten yıllarca kitap ve dergilerle iç içeyim. En son Tolstoy’dan Kreutzer Sonat, değerli karikatürist Aşkın Ayrancıoğlu’nun Yüzünden Düşen Bin Umut ve Sanat Yolu-1/ Yatılı okuldan Geçen Yol kitaplarını okudum…
En son izlediğin film?
SAADET: Uzun zamandır izlediğim ve mutlaka izlemeliyim dediğim bir film yok. Son 12 gündür “Gezi Parkı Direnişleri” neredeyse sabaha dek takip ettiğim en güzel film diyebilirim.
En çok beğendiğin yazar ve çizerler?
SAADET: Özellikle yurtdışından takip ettiğim çok değerli ustalar var. Ülkemizden de yıllardır çizgisinden taviz vermemiş isimleri takip ediyorum. Aşkın Ayrancıoğlu, İsmail Doğan, Murat Ahmeti, Darko Drljevic, Alireza Pakdel, Amir Taqi, Pavel Kuczynski, Jovcho Savov gibi pek çizeri hayranlıkla takip ediyorum. Yazı olarak her şeyi okumayı, araştırmayı çok severim bu nedenle bir kategori yapmak istemiyorum. Aslında tüm yazar ve çizerleri mümkün olduğunca izlemeye çalışırım.
Abonesi olduğun dergiler?
SAADET: Abonesi olduğum herhangi bir dergi yok. Düzenli olarak satın almaya çalışıp okuduğum K dergisi vardı bir dönem. Şimdi internet sayesinde pek çok dergi, bilgi ve yazıya kolayca ulaşabildiğim için bu eksikliği pek hissetmiyorum.
Son olarak; “hayata bakış açını” da sorup, seni daha fazla yormadan tamamlayalım röportajımızı 
SAADET: Hayata bakış açım kendimi bildim bileli mizah üzerine kuruludur. Çok ciddi anlarda bile olayın mizahi tarafını görmeye çalışırım. Çünkü yaptığımız iş gereği acı ve tatlıyı çizgilerimize ve yazılarımıza dökmek için bilgi dağarcığınıza eklemeniz gerekir. İnsan olumlu ve olumsuz yaşanılanlarla benliğini buluyor ve kişiliğini oluşturuyor. Hayattan hep güzel şeyler bekleriz hepimiz fakat o güzelliklere herkesin ulaşabilmesi için bizler ne kadar emek ve destek veriyoruz bunu da sorgulamalıyız. Hayattan öğreneceklerimiz asla bitmez ve kişi her an, her dakika kendini geliştirmek ve yetiştirmek durumundadır. Hayattan çıkaracağımız derslerinde bir sonu ve sınırı yok.
Tüm Ütopyalılar adına teşekkürler… Sevgiler…
SAADET: Sevgili Lavinya, bu fırsat ve söyleşi için ben teşekkür ediyorum. Ütopya ailesine ve emeği geçenlere en içten sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Ütopya’sız kalmayın diyorum…

DİP SORU: 
Biz dergi hayatımıza blog olarak başlayan daha sonra iyice toparlanarak sayı sayı çıkmaya karar veren yaklaşık 6 senelik bir e-dergiyiz, dergimizin geliri olmadığı için site arkasında ve önünde :) görev alan tüm ekip arkadaşlarım gönüllü olarak destek vermekte.
İlk ilkemiz Türkçeyi doğru ve güzel kullanmaktır, sadece 90 üyemiz var(az ve öz) ortalama ziyaretçi sayımız sadece 60(tabii dergi yeni sayıyı ilk çıkarttığı günlerde bu rakam 200 ü de aşıyor), bu az ve öz oluşumuzun sebebi yayın ilkemiz olan “fanatizm, popülist ve siyasi yaklaşımlardan uzak durmak” dır. Sloganımız:
“NE BANA ANLAMSIZ GELEN SEÇKİN BİR AZINLIK İÇİN NE DE YIĞINLAR DİYE BİLİNEN, ŞU GÖKLERE ÇIKARILAN İDEAL PLATONCU KENDİLİK İÇİN YAZIYORUM. KENDİM VE DOSTLARIM İÇİN VE ZAMANIN AKIŞINI YUMUŞATMAK İÇİN YAZIYORUM” diyor ya değerli Jorge Luis Borges:
Biz de! :) )) ”
Söyleşimizdeki “Zaten neredeyse tüm dergilere hatır için destek olmaktayım. Bu işten kazandığımız bir şey yok. Her zaman da bu tür taleplere cevap vermeye ve destek olmaya devem edeceğim. ” cevabından da cesaretlenerek soruyorum bizimle de olmak ister misin?
 SAADET DEMİR YALÇIN:
Sevgili Lavinya, belirttiğim gibi, benim yazı ve çizgilerime nerede ve nasıl yer vermek isterseniz ben sizin de yanınızda olurum. Yeter ki mizah adına yapılanlar bitmesin, emeklere bir katkı da bizden olsun… Teşekkür ediyorum :) )

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Ercan Akyol'dan...


İyi Ramazanlar...


Ramazan deyince aklıma Ramazan pidesi gelir, öyle reklamlardaki gibi köpük köpük asitli kola değil. Fakir ama huzurlu, sıcak sofralar, emeğiyle kazanılmış ekmeğini, yemeğini paylaşan, güleç yüzlü insanlar... Hayırlı Ramazanlar diliyorum, daha insanca olsun herşey, dini büyüklerimizden gördüğümüz gibi yaşayalım, politikaya, çıkarlara ve acılara alet etmeden...

7 Temmuz 2013 Pazar

Rıfat Ilgaz...


Güdük Necmi meğer Rıfat Ilgaz'mış...
Türk Edebiyatı'nın önemli mihenk taşlarından biri olarak kabul edilen Hababam Sınıfı'nın yazarı Rıfat Ilgaz'a kendi okul hayatının da geçtiği Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesi'nde arkadaşlarının Güdük Necmi dedikleri ortaya çıktı... 7 Temmuz 1993'de yaşama veda eden büyük usta Rıfat Ilgaz'ı saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz, nur içinde yatsın...

1. Gazdanadam Festivali


Bugün saat 17.30'da başlayacak olan 1. Gazdanadam Festivali: 
soL, Yurt, Birgün, Aydınlık ve Cumhuriyet gazeteleri ile Odatv, Ulusal Kanal, Cem TV, Halk Tv, Cem Radyo ve Yön Radyo’nün girişimiyle yapılan festivalde Bulutsuzluk Özlemi, Kurtalan Ekspres, Boğaziçi Caz Korosu, Çapulcular Korosu, Hakan Vreskala, Güvenç Dağüstün, Renan Bilek, Cem Adrian, Yaşar Kurt, Orhan Aydın, Gülsen Tuncer, Sattas, FÖTR Blues Band ve Eflatun sahne alacak. Programda, Barbaros Şansal’ın hazırladığı Çapulcu Defilesi de sergilenecek. Festival sahne programı kapsamında şair-yazar Ataol Behramoğlu, 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu temsilcisi Prof. Dr. Zerrin Bayraktar birer konuşma yapacak. Bu iki konuşmanın yanı sıra, bütün medya kuruluşlarının temsilcilerinin sahne katılımcıları selamlayacağı bölümde Odatv’den gazeteci Barış Terkoğlu direnen medya adına hazırlanan ortak deklarasyonu okuyacak.

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Dünden Bugüne Maddelerle Tayyip Erdoğan Öyküsü…



    Dünden Bugüne Maddelerle Tayyip Erdoğan Öyküsü…
AKP Eski milletvekili Fevzi İşbaşaran iktidarın bütün sırlarını ortaya döktü!!!

1) Tayyip Bey nasıl Milletvekili oldu ve arkasından Başbakan oldu. Bu
süreci geriye dönüp hatırlayın. Cezası infaz edilmiş ve aday olamamıştı.

2) Tayyip Bey Milletvekili ve Başbakan değilken ve sadece Ak Parti
Genel Başkanı olarak Beyaz Saray’da Bush tarafından Resmi olarak
ağırlandı.

3) Tayyip Bey‘in Bush tarafından resmi olarak ağırlanmasına Kamhi,
Üzeyir Garih, Hahambaşı Hallavi ve Yahudi lobisi aracı oldu.??!?!?

4) Tayyip Bey Bush görüşmesinde ileriye dönük sözler alınıp verildi.
Sıra Tayyip Bey‘in Başbakanlık yolunun açılmasına geldi.

5) Bush’un gözü dönmüştü. Babasının başa çıkamadığı Saddam’ı bitiren
adam olmak istiyordu. Bunu da en kolay Türkiye üzerinden yapabilirdi.

6) Tayyip Bey Bush’un bu taleplerinin tamamına evet dedi. Meclisten
yasa çıkmasını beklemeden ABD’lileri Türkiye’ye davet etti.

7) ABD’liler Türkiye’ye geldi. Bazı havaalanlarımızı elden geçirmeye ve
G.Antep, Urfa, Mardin, Hatay vs. İllerimizde arazi kiralamaya başladı.

8 ) Tayyip Bey-Bush anlaşması Meclisin önünden gidiyordu. Araziler,
havaalanları kiralanmış. Paralar ödenmiş ABD savaş gemileri
İskenderun’daydı.

9) Tayyip Bey Meclisten yasayı geçireceğine emindi. Başbakan A.Gül,
TBMM Başkanı Bülent Arınç’tı. Ak Parti içten içe kaynıyordu.

10) Ak Parti tabanı ve Ak Parti‘ye destek veren medya bu yasaya
direndi. Asker sessiz kaldı. Gül ve Arınç da bundan rahatsızdı.

11) Bu yasa meşhur 1 Mart tezkeresiydi. Tezkere Meclis‘te Hükümet ABD
ile para pazarlığındaydı. 98 milyar dolar isteyince ABD çıldırdı.

12) ABD 98 milyar dolar talebi ile karşılaşınca „ Türkler bizimle at
pazarlığı yapıyor”dedi. Dışişleri Bakanı Yakış ve ABD’li Powell kavga
etti.

13) ABD savaş gemileri 45 gün İskenderun açıklarında bekledi. Yasa
Meclis‘ten geçmedi. Tayyip Bey şaşkın-pişmandı. Yasayı tekrar getirmek
istedi.

14) ABD Tayyip Bey‘e çok kızdı ve gemilerini çekti Irak’a güneyden
girmeye karar verdi. Türkiye’den girse kolay. Uzun yolu seçmek zorunda
kaldı.

15) Tayyip Bey ABD’ye “Ben Başbakan olmayınca etkim olmuyor” deyince,
yeniden konuşuldu. ABD araya girdi Baykal ikna edildi.

16) ABD’nin iknası üzerine Tayyip Bey ve Baykal biraraya geldi, uzlaşıldı. Meclis‘e yasa getirildi ve Tayyip Beyin Başbakanlık yolu açıldı.

17) ABD-Tayyip Bey arasında çok sıkı ”Stratejik ortaklık” kuruldu.
Büyük Orta Doğu (BOP) planı devreye girdi. Bölgedeki görev Tayyip Bey‘e
verildi.

18) Tayyip Bey artık bölgenin lideri ve kendisini „küresel güç“ zannetti.
Halbuki ABD’nin bölgedeki çıkarları “Konjoktürel” ve değişkendir.

19) Tayyip Bey artık ABD ile duygusal ilişkiye girmişti. Aslında
Tayyip Bey samimi adam, birebir dostluğa önem verir. Ama, ABD’de öyle
şey yok.

20) Tayyip Bey aldığı ABD desteği ile bölgede, AB’de estiriyordu.
Herkes “ABD’nin adamı” diye çekiniyordu. ABD’de Tayyip Bey için fırça
atıyordu.

21) Tayyip Bey Bush dönemi çok fırtınalı geçti. Bush bölgeye
saldırdıkça Türkiye’de Anti ABD’llik %87′ye çıktı. ABD bundan rahatsız
oldu…

22) ABD Tayyip Bey‘i davet etti “Türkiye’deki bu Anti Amerikancılık
neden oluyor?” Tayip Bey “benden şüpheniz olmasın. Ben dostum.”

23) ABD peki kim yapıyor? Türkiye’de İsrail ve Amerika karşıtlığı çok
yükseliyor. Hani biz “Stratejik müttefik”tik? Biz bu durumdan
rahatsızız.

24) Tayyip Bey’e bir dosya verdiler “CIA İyi bir Türkiye raporu
hazırlamıştı” ABD için yeni bir durum vardı. Muvazzaf ve emekli asker
söz konusu.

25) ABD’nin CIA raporunda Muvazzaf ve emekli askerlerin Ak Parti
kızgınlıklarını ABD’ye yönelttiği yazılıydı. Bunların dernekler
kurduğu vs.

26) Gerçekten Asker ABD muhatabı olamamaktan, Tayyip Beyin muhatap
alınmasından rahatsızdı. Ama ABD 1 Mart tezkeresinden dolayı Askere
kızgındı.

27) Peki ne yapılmalıydı? Askeriyenin içindeki bir takım yapılanmayı
Tayyip Bey biliyordu ama dokunamıyordu. ABD’nin bu desteği çok işe
yaradı.

28) ABD düğmeye bastı. ABD G.Kurmayın, Mit’in tüm gizli bilgilerine
hakimdi. Çünkü uzun yıllardır iç içeydiler. Mit’in maaşlarını bile
ödüyordu.

29) Tayip Bey ABD’nin de desteği ile Askeri saf dışı etti. Yani Win
win. Kazan kazan. Her iki taraf da memnundu. Ama öyle bir hal aldı ki…

30) Tayyip Bey de ölçünün kaçtığını anladı. Çıkıp televizyonda bunu
itiraf etti “Atayacak generalim kalmadı” ölçü kaçtı.

31) Tayyip Bey Tutuklu Genel Kurmay Başkanı için ”Genel Kurmay
Başkanına terörist başı diyeni tarih afetmez” Gerçekten iş istemediği
yere gitti.

32) Tayyip Bey Obama ile de çok iyi dostluk kurdu. Ne de olsa
Hüseyin’di. Obama Tayyip Bey’e çok değer verdi. Türkiye’ye geldi.
TBMM’de konuştu.

33) Tayyip Bey yine duygusal. Ne de olsa müslüman aileden geliyor.
Sempati duyuyordu. Kardeş gibi oldular. Ama, ABD asla duygusal olamaz.

34) Tayyip Bey Obama’yı da kafaya aldığını sandı ya, bölgede önüne
gelen liderlere fırça atıyor, git falan demeye başlamıştı. Ders
veriyordu.

35) Tayyip Bey Bir şey unutuyordu, ABD stratejik davranıyordu. Kimin
gitmesine kendi karar veriyordu. Tayyip Bey Libya konusunda direndi.

36) Tayyip Bey Kaddafi’den “İnsan hakları ödülü”nü ve 250 bin doları
yeni almıştı. Nasıl Kaddafi’ye git diyecekti? Zor durumdaydı.

37) Tayyip Bey önce direndi ”Nato’nun Libya’da ne işi var” dedi. ABD
Tayyip beyi br şekilde ikna etti. Libya Nato’nun İzmir karargahından
vuruldu.

38) Libya’yı İzmir’den vurmak yetmedi bir de Bingazi üzerinden 300
milyon dolar verdik. Kaddafi insanlık dışı bir şekilde sokakta linç
edildi.

39) Libya’nın petrolü ABD, Fransa, İtalya, İspanya tarafından
parsellendi. Bizim müteahitler de kapı dışarı edildi. Elimizdeki işler
gitti.

40) ABD Enerji koridoruna hakim olmak, Rusya, İran’ın Akdenize
çıkışını kapatmak, İsrail’in güvenliği için Kürt Otonomi bölge kurmak
istiyordu.

41) ABD bunu nasıl yapacaktı? Suriye’nin bölünmesi gerekiyordu. Sünni
S.Arabistan, Katar, Türkiye’yi organize ederse bu iş olurdu.

42) ABD Rusya ve İrandan sert bir direnç gördü. Buna Çin ve Lübnan
(Hizbullah) da ilave oldu. Durum zora girdi. ABD durum değerlendirmesi
yaptı.

43) ABD bu arada PKK’ya „Türkiye ile anlaşın. Türkiye’ye de Kürt
sorununuzu artık halledin, yardımcı olacağız“ dedi. Görüşmeler başlamıştı.

44) Türkiye için kürt sorununu çözmek, PKK (APO) için de legal siyaset
yapma yolu açılıyordu ve önemliydi. Herkes memnun.

45) ABD Rusya ile uzun görüşmeler yaptı ve Suriye’ye askeri bir
müdahaleden vazgeçti. Sorunun diplomasi ile çözülmesi gerektiğine
karar verdi.

46) Abd’nin bu kararı üzerine Türkiye tam ortada kaldı. S.Arabistan,
Katar çekildi. Arap ülkelerinin tamamı sustu. Yalnız kaldık.

47) Bundan 8 ay önce Tayyip Bey Obama’yı Telefonla aradı. Suriye ve
Gazze konusunda sert bir görüşme yaptılar. O günden sonra görüşme
olmadı.

48) Tayyip Bey-Obama telefon görüşmesinden sonra Beyaz Saray bir
nezaketsizlik yaptı. Neydi o?

49) Obama-Tayyip Bey görüşmesinden sonra bir „sopalı fotoğraf“ Tayyip
Bey‘e soruldu “Şık değil neden yaptıklarını bilmiyorum” demişti. Oysa büyük
hakaretti.

50) Obama ikinci kez seçildi. Tayyip Bey aradı kısa bir tebrik görüşmesi
oldu. Ama,Tayyip Bey aylardır Obama’dan randevu bekliyordu. Cevap yoktu

51) Suriye ile başımız belaya girdi. Herkesle kötü olduk. PKK ile
görüşmeler nasıl neticelenir belli değil. Toplumun kafası bu konuda
karışık.

52) Dün giden heyete APO “Beni oyalayacaklarını sanıyorlarsa,
yanılıyorlar. Ben üstüme düşeni yapıyorum. Hükümet hızlandırsın” İş
zora girmeye başlamıştı.

53) Tayyip Bey “Dış güçler Türkiye’yi karıştırmak istiyor” Biraz
düşünün. Bu dış güçler kimler olabilir? Kimin öyle bir gücü var? Suriye
mi:))

54) ABD Tayyip Bey ile yürümeyeceğine 8 ay önce karar verdi.
Türkiye’nin kırılgan bir ekonomisi var… Merkez Bankası‘ndaki paramızla
övünüyoruz.

55) Merkez Bankamızdaki paramız Bill Gates’in parası kadar. Yani
sadece Amerika’da bir kişinin parası kadar. Biraz düşünmek lazım.

56) ABD eski Başkan adayı, Yeni ABD Dışişleri Bakanı bölgeyi ve
Türkiye’yi iyi bilen biri. Seçilir seçilmez Türkiye’ye geldi. Ama bir
şey oldu.

57) Abd Dışişleri Bakanı Kerry iner inmez TAYYİP Bey‘in “Siyonizm
insanlık suçu sayılsın” haberi patladı. AB(D), BM, İsrail sert kınadı.

58) Tabi Kerry de sert bir kınamada bulundu. Cumhurbaşkanı, Başbakan
ile görüştü ve gitti. Aslında Tayyip Bey‘e randevu tarihini
söyleyecekti.

59) Tayyip Bey söylemlerini elaltında düzeltmeye çalıştı. Tekrar
devreye girildi. Tayyip Bey Cumhurbaşkalığı seçimi öncesi Obamayla
görüşmeliydi.

60) Kerry bir kez daha Türkiye’ye geldi.Bu defa konu Gazze’ydi. Tayyip
Bey Gazze’ye gitmekte ısrarlıydı. Gideceği tarihi açıklamıştı.

61) Kerry Tayyip Bey‘e “Gazze gidişiniz erken. Filistin Devlet Başkanı
M. Abbas da istemiyor” Bunu ABD ziyaretinizde konuşalım“ dedi.

62) Kerry Tayyip Bey‘i ikna edemedi. Dışarı çıktı basın toplantısı
yaptı ve “Tayyip Bey‘in Beyazsaray ziyaretinde Gazze’ye karar
verilecek”.

63) Kerry’nin bu siyasi nezaket dışı açıklaması Tayyip Bey‘in
karizmasını yerle bir etti. Tayyip Bey‘e sordular ”Şık olmadı” dedi.
Hiç şık değildi.

64) Tayyip Bey‘in yapacağı bir şey yoktu. ABD’nin Tayyip Bey‘e randevu
vermediğini biliyordu. CB seçimi öncesi bu yok olmaktı.

65) Beyaz Saray Tayyip Bey‘e randevu verdi. Tam o sırada Reyhanlı
faciası yaşandı. Böyle bir durumda hiç bir ülkenin Başbakanı gitmezdi.

66) Tayyip Bey Reyhanlı’da henüz cesetler çıkarılıyorken ABD’ye gitti.
Gitmeden http://feyziisbasaran.Wordpress.com/ da Beyaz Saray’ı
yazmıştım. Duruyor.

67) Ülkenizde bomba patlamış 54 ölü var. Cesetler çıkarılırken ziyaret
ettiğiniz Devlet Başkanı size hangi gözle bakar? Ama Tayyip bey gitti!

68) Tayyip Bey‘in Beyaz Saray görüşmesi de tuhaftı. Ben de Beyaz Saray
görüşmelerinde bulundum. Ailece gittiler. İlgili ilgisiz herkes gitmişti.

69) Tayyip Bey ve ailesi Beyaz Saray’da iyi ağırlandı. Obama en son
“Biz Suriye’de yokuz. Halkım müslümanlarla savaşmıyalım diyor” dedi.
Bitti.

70) Bu yazdıkarımı yaşıyan bir liderde moral-motivasyon diye bir şey
kalmaz. Yaşadıkları gerçekten çok ağır. Aldatılmışlık çok kötü duygu.

71) Dün gece size Tayyip Beyi biraz özetledim. 1991 Mv.Genel
seçimlerinde ben de kendisi de lstanbul’da adaydık. Ben seçildim o
seçilememişti.

72) Ben ANAP’dan O da Erbakan Hoca’nın partisinden adaydı.
Propagandaları bizi şaşırtmıştı. M.Ali Şahin elinde güllerle
meyhaneleri geziyordu.

73) Gel zaman git zaman Erbakan Hoca ile de yollarını ayırdılar. Sayın
A.Gül Erbakan’ın adayı Kutan’a karşı aday oldu az oyla seçimi
kaybetti.

74) Sayın Gül 53 milletvekili ile partisinden istifa etti ve TBMM’de
Ak Parti Grubunu kurdu. Grup Başkanı Sn.Gül, Genel Başkan Sn. Tayyip
Erdoğan.

75) Dsp-Mhp-Anap koalisyonu millete müthiş bir ekonomik kriz yaşattı.
Ecevit, Bahçeli, Yılmaz şaşkındı. Sokağa çıkamıyorlardı. Halk perişan
oldu.

76) Sn.Bahçel’nin bir çağrısı ile apar topar erken seçime gidildi (Bu
arada K.Derviş TBMM’den çok ağır yasalar geçirdi) Aslında düzeliyordu.

77) Perişan olmuş üç parti erken seçime gitti (İntihar etti) üçü de
barajın altında kaldı. En hazır ve yeni olan Ak Parti’ydi. İKTİDAR

78) Doğrusu, Ak Parti iktdara geldiğindeki söylemleri çok iyiydi.
ÖZAL’ın Anavatan’ı gibi konuşuyorlardı. 2002-2007 ‘de iyi işler
yaptılar.

79) Mesela “Türban” denildiğinde Bizim öyle bir sorunumuz yok. İşimize
bakıyoruz (M.Ali Şahin) Ama, bir kesim şüphe ediyordu “Gizli ajanda
var”

80) Partiyi kurduklarında Sn.Gül beni de partiye davet etmişti. Ben de
teşekkür ettim. ”ANAP Gn. Bşk. Yardımcısıyım. Partim zorda, ahlaki
olmaz”

81) Anap’tan-DYP’den bazı arkadaşlar o dönem Ak Parti’ye gitti. Bir
kısmı ayrıldı bir kısmı duruyor. Pasif duranlar var, H.Çelik gibi
aktifi de…

82) 28 Şubat ve devamında TBMM’de Cumhurbaşkanı seçtirmeme
(Yargı-Asker) korosu müthiş hata yaptı. Tam darbe girişimiydi. (E
muhtıra)

83) Ben de herkes gibi bu hukuksuzluğa ve darbe girişimine karşı
çıktım.TBMM kilitlendi ve Ak Parti erken seçim kararı aldı. Doğru
yaptı.

84) 2007 Seçimlerinde beni bir kez daha aday olmaya davet ettiler. Bu
defa kabul ettim. Seçim meydanları müthişti. Sn.A.Gül’e büyük
sahiplenme…

85) 2007 seçimlerinde Milletvekili seçildik. Meclise geldik. Benim gibi
dışardan gelenleri içlerine almıyorlardı. Bizim yanımızda
konuşmuyorlardı.

86) Benim gibi dışardan gelenleri „İçimizdeki hainler” gibi
görüyorlardı. Onlara Cemil Çiçek Ve A.Kadir Aksu yetiyordu. Soldan da
E.Günay tamam…

87) Ben Anavatan’da yaşadığım gibi kapalı toplantılarda fikrimi çok
net söylüyordum. Herkes şaşırıyordu: “Nasıl konuşabiliyor”!

88) Sn. Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtik. (Mhp’nin desteği ile) Arkasından
beklenmedik bir şey oldu. Tayyip Bey ispanya’da konuştu…

89) Tayyip Bey İspanya’da bir soru üzerine “Türban velev ki simge olsa
ne olur?” Ortalık o gün karıştı. Toplantı üstüne toplantılar yapıldı.

90) Kapalı toplantıda fikrimi söyledim ”Sayın Başbakan Kılık kıyafet
düzenlemesi Anayasa değişikliği ile olmaz. Bu uzlaşı-genelgelerle
olur”.

91) Başbakan’a karşı fikrini söyleyen 2-3 kişiydi. Onlar da bir daha
listeye konmadı zaten. Kalanı: “Tam zamanı, Cumhurbaşkanını da bizden
yaparız”.

92) Ben o gün de bugün de kız çocuklarının başörtüleriyle
üniversitelere gidebilmesini savunan biriyim. Özgürlükler açısından
bakıyorum.

93) Tayyip Bey o Anayasa (Başörtü) değişikliğini Meclis‘e getirdi. Oy
da verdim. Bunun çözüm olamayacağını da biliyor ve söylemiştim.

94) Ak Parti hakkında kapatılma davası açıldı. İki yıla yakın zaman bu
kavga ile geçti. Bir şekilde kapatılma davası hal edildi…

95) Bu kapatılma davasından sonra Tayyip Bey tamamen değişti. Asker ve
yargı operasyoları başladı. İş artık intikam almaya dönmüştü.

96) Ben 2007 Temmuz‘unda seçildim. 2009 Aralık ayında beni disiplin
kuruluna sevk ettiler. Beklemedim istifa ettim. Meclis öyle bir istifa
görmedi.

97) Sayın A. Gül arada bir “Bu iş rövanşist bir harekete dönüşmesin”
uyarısına rağmen tam gaz gidiliyordu. Tayyip Bey tamamen değişmişti.

98) Tayyip Bey artık ABD’nin tek muhatabıydı. Sayın A.Gül safdışı
edilmiş ve kendisine bilgi verilmiyordu. Ailece de görüşmüyorlardı.

99) ABD’nin geleneksel Genel Kurmay muhabbeti de bitti. Cumhurbaşkanı
zaten Başkakan iken 1 Mart tezkeresini çıkartamamıştı. Tek muhatap Tayyip
Bey’di artık.

100) Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül neden ABD ve Tayyip Bey
tarafından devre dışı bırakıldı? Biraz bunu yazacağım.

101) 2007 seçimlerine seçilip Meclis‘e geldiğimzde Cumhurbaşkanı seçimi
önümüzde duruyordu. Mhp destek vereceğini açıklamıştı. Sorun
kalmamıştı.

102) Bu defa Tayyip Bey sorun çıkardı. “Adayımız kardeşimiz Abdullah
Beydir” sözünü bırakmış. Vecdi Gönül‘ü aday yapmak istiyordu.
(Hatırlatma)

103) Bazen geriye doğru hatırlatmayla bir yere geleceğim. B. Arınç ve
Sn. Gül Tayyip Bey‘in Vecdi Gönül kararına direndi.

104) B. Arınç “Ya kendin aday olursun ya da Abdullah Bey adayımızdır,
onunla devam ederiz. Israr edersen V.Gönül’e karşı ben adayım” dedi.

105) B. Arınç’ın bu restine Tayyip Bey direnemedi ve Sn. Abdullah Gül
aday gösterildi. Ben de oy verdim. Doğru olan da buydu.

106) O gün bu gündür Tayyip Bey Ve Sn.Gül’ün arası hep kötü gitti.
Tayyip Bey her hareketi ile Cumhurbaşkanı’nı dışladı. Tek adamlığı
oynadı.

107) Size en çarpıcı örnek vereyim. Türkiye Cumhuriyeti’nin
Cumhurbaşkanı ilk defa Beyaz Saray tarafından resmi olarak davet
edilmedi. NEDEN?

108) Cumhurbaşkanı ve Putin görşmesi engellendi. En son Çin’den
fırlatılan uydu törenine davet edilmedi. Çok sayabilirim.

109) Tayyip Bey ABD’den öyle bir destek alıyordu ki, gözü kimseyi
görmüyordu. Artık bölge liderliği tamamdı.

110) Tayyip Bey “Gazze” dedikçe Arap ülkelerinin halkı (Yönetimleri
değil) ve Türkiye ayaktaydı. Arap liderlerini azarlıyordu.

111) Olan oldu. İHH’nın bir organizasyonu ile Gazze’ye yardım gemisi
Antalya’dan kalktı. Başta içlerinde AKP’li vekiller de vardı.
İndirildi…

112) Mavi Marmara gemisi yolda ve İsrail sert uyarıyordu ”Vururuz”! Bu
arada Hükümet İsrail ile Savunma sanayinde işbirliği içinde.

113) Olan oldu. İsrail gemiyi uyardı ama gemi yoluna devam ediyordu.
İşte o facia yaşandı. Sert bir müdahale 9 can kaybı, gemiye el kondu.

114) Tayyip Beyin karizması yerle bir oldu. İsrail ile savaşacak
durumu da yok. Karşısında bugüne kadar dost olduğun ABD var. Kolay mı?

115) En başta size yazmıştım. İsrail ile böyle dostluk kurulmuştu.
ABD’de memnundu. Yahudi lobisi cesaret ödülü vermişti;
pic.twitter.com/EtSju5kK7A

116) Tayyip Bey‘e bir darbe de F.Gülen’den geldi. Gülen “Böyle savaşa
gider gibi yardım mı olur? Keşke İsrail ile konuşsaydınız”. ŞOK
oldular.

117) Doğruya doğru. F.Gülen’in küresel vizyonu geniş. Dünyadaki
gelişmeleri ve ona göre konumlamayı çok iyi biliyor. Zamanlamayı çok
iyi yapar.

118) Ak Parti kendi içinde bir koalisyon. Bu koalisyonda zaman zaman
çatışmalar yaşanır.Genelde üstü örtülür ve yola devam edilir.

119) Bu defa öyle olmadı. Tayyip Bey F.Gülen grubuna karşı temizlik
hareketine girişti. F.Gülen ve ona bağlı medya mesajlar vermeye
başladı.

120) Tayyip Bey Cemaatı eski cemaat zanetti. Cemaat artık Medyası,
eğitimli insanı, parasal gücü ve Devletteki gücü ile ciddi bir güç.

121) Cemaat Hakan Fidan olayında tavrını net olarak ortaya koydu.
Medyası ile yüklendi. Tayyip Bey tv’lere çıktı “Hedef benim” dedi.

122) Çözüm sürecini (Adı bir kaç kez değişti) “Güzel şeyler olacak”
diyen Sayın Gül’dü. O başlattı. Ama,Sn.Gül’e bilgi bile verilmiyor.

123) Artık gizlemeye gerek yok. Ortada yok farz edilen bir
Cumhurbaşkanı var. Tek adamlığına ABD tarafından son verilen Tayyip
Bey var.

124) Tayyip Bey ve yakın çevresi “Dış güçler”den bahsediyor.
”Yedirmeyiz” diyorlar. Bu dış güçler kimse açıklasınlar bilelim.

125) Tayyip Bey Sn.Gül’ü siyasetin dışına itmek için; Başkanlık, yarı
Başkanlık, bir kaç maddelik Anayasa vs. Bunlar boş işler.

126) Dedim ya, Ak Parti kendi içinde koalisyon. Önümüzde üç seçim var.
Belediye, Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri. Bu kaderi
belirler.

127) Son 12 gündür yaşanan ve masum bir gençliğin başlattığı Gezi
Parkı olayı sivil bir direniş olarak tüm Türkiye’ye yayıldı.

128) Sayın Cumhurbaşkanı ve Tayyip Beyin bu olaylar karşısındaki
tutumu gayet net. Cumhurbaşkanı “Masum hak arayışı” olarak görüyor.

129) Tayyip Bey ise Gezi Parkı olayını “Bir kaç çapulcu” nun işi. ”Yol
ver gidelim, Taksim’i ezelim” sloganları ile yürüyor. Halkla
inatlaşıyor.

130) Tayyip Bey alel acele bu mitingleri kime karşı yapıyor?
Meydanlardaki gençlere karşı.

131) Tayyip Bey son iki yıldır çizdiği profil. ABD, AB, Arap Ülkeleri
liderlerini, İsraili, İran’ı, Rusya’yı çok rahatsız etti. Karar verildi.

132)"Bu dış güçlerin işi .Tayyip Beyi yedirmeyiz"Diyenler Dış güçleri
açıkladım.Gezi Parkı ve Kuğulu Parktakiler mi sizi yiyecek?:))

133) Sevgili Ak Parti'liler bu dış güçleri Tayyip Bey kendi yanlış
politikaları ile meydana getirdi.Hepsinden arka arkaya kınama geliyor.

134) Tayyip Bey için Gezi Parkı olayını yatıştırmak zor değildi.Bunu
yapardı. Asıl meseleyi biliyor. Dünya kamuoyunda hızla güç kaybediyor.

135) Türkiye siyaseti-ekonomisi kırılgandır.Göreceli başarılarlar, tek
adamlık yapamazsınız.Dini-Milli duyguları kullanmak da bir yere kadar.

(136-137-138-139. maddeler yok?!?!?! )

140) Türkiye'de bunlar yaşanırken,Tayyip Bey‘in Cumhurbaşkanı ile
konuşması gerekmez miydi? Arınç gitti görüştü, özür diledi. Özürün tersi
oluyor.

141) Ana Muhalefet lideri, diğer partiler, kişiler, Barolar Birliği
Başkanı Metin Feyzioğlu vs.Cumhurbaşkanı ile görüştü.

142) Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşenler Cumhurbaşkanı'nın tutumunu
doğru bulduklarını ve desteklediklerini açıkladılar. Bunun bir izahı
olmalı.

143) Sayın Başbakan; Size karşı görüşü olan hiç mi olmayacak? %50'ye
yapmadığınız hakaret kalmadı. Ağzınızdan çıkan kanun! Bu nasıl şey?

144) Sayın Başbakan; Hatırlıyormusunuz? AB'den gün almak için
çırpınıyordunuz. Mecliste "Zina" görüşülüyordu. AB, 0'den arayıp iptal
ettirdiniz.

145) Sayın Başbakan; Hatırlıyormusunuz?A B'den gün aldınız. Melih aynen
dün yaptığı gibi size karşılama yaptı. Açık otobüste „AB Fatihi“ diye…

146) Sayın Başbakan; Bu halkın ne çapulculuğu, ne ayyaşlığı, ne
ahlaksızlığı vs. kaldı. Hergün saatlerce tv'lerdesiniz. Herkesi tehdit
ediyorsunuz.

147) Sayın Başbakan; Size karşı yazı yazacak kimse
bırakmadınız. Sabah-ATV satışı faciaydı. Bu yetmedi Show, Sky, Akşam
ihalesiz verildi.

148) Sayın Başbakan; Halk korku eşiğini aştı. Üzerlerine ateş açtırsanız
dahi meydanlardan çekilmeyecekler. Siz sakin olun ve miting yapmayın.

149) Sayın Başbakan; Sayın Cumhurbaşkanı ile oturup
konuşun. Cumhurbaşkanı Devletin-Millettin varlığı ve birliğini temsil
ediyor.

150) Sayın Başbakan; Milletvekillerinizi 3 dönem yaptınız hadi
evinize. Cumhurbaşkanını da yok farz etmeniz yanlış. Siz köşke diğerleri
eve...

151) Sayın Başbakan;Siz Dünyada gerçekten büyük itibar
kaybettiniz.Başkanlık,tek adamlığı falan bırakın.Sayın A.Gül ile
oturup konuşun.

152) Sayın Başbakan;Sayın Gül ile partiyi beraber kurdunuz.Şimdi "Bu
parti benim" demenizin anlamı yok.Konuşun ve çözün.Halkı germeyin.

153) Sayın Başbakan;Siz de epey tecrübe kazandınız.Şu an Sayın
A.Gül'den daha deneyimli, donanımlı devlet adamımız yok. O’nu yok
sayamazsınız.

154) Cumhurbaşkanı olma gibi bir arzunuz varsa, yol bu değil. Sayın
A.Gül de Ak Parti'nin akli selim siyasetçileri de Türkiye'ye lazım.

155) Meydanlara kalabalıklar toplarım. „Dünyaya gücümü
göstereceğim“ fikrini size kim verdiyse yanlış. Diğer partiler
Cumhurbaşkanını‘na güveniyor.

156) Meydanlardakilerin temsilcileri ile görüşürüm. Kim bu
temsilciler? Seçtiğiniz akil insanlar gibi mi olacak. Bunu 90 kuşağı
gençlik yemez.

157) Sizin Bakanlarınız, milletvekilleriniz de rahatsız. Fikirlerini
söyleyemiyorlar. Ama,bize konuşuyorlar. Kendinizi kandırmayı bırakın.

158) Son olarak;Sayın Cumhurbaşkanı ile bir araya gelin. Sorunu
suhuletle çözün. Sayın Cumhurbaşkanı buna hazır. Bu gençlere de
kıymayın.
__._,_.___
159) Yazacak yerimiz omadığı için bu platformu kullanıyoruz. Keşke daha
çok yazan- çizen insanımız olsaydı. Böyle bir basınımız olsaydı!

160) Burda herkesi memnun etmek mümkün değil. Benim de öyle bir tarzım
yok. Kalbinini kırdıklarım olduysa özür dilerim. Bunlar benim
fikirlerim.

Kemal Sunal...


Ömür dediğin üç gündür, dün geldi geçti yarın meçhuldür, o halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür... Özetle harcanıp gidiyor ömür dediğin, nur içinde yat Kemal Sunal...

2 Temmuz 2013 Salı

Sivas Katliamı...


Hoşgörü dinine mensuplar, bir Cuma namazı çıkışında, ibadetlerinin ardından yaktılar insanları, tekbir getirerek... O görüntüler hala belleklerimizde ve hiç unutulmayacak. Aslında yaktıkları tahammül edemedikleri aydınlık, sanat, şarkı, türkü, şiir ve çizgilerdi. 12 yaşındaki bir çocuğu bile yakmanın ne gibi mantıklı ve geçerli bir açıklaması olabilir? 2 Temmuz 1993 Sivas katliamı tarihimizin en kara lekelerinden biri olarak kalacak ve bu utancı asla temizleyemeyeceğiz...

Asaf Koçak Anısına...



2 Temmuz 1993'te Sivas'ta katledilen karikatürist Asaf Koçak anısına 1995 yılında düzenlenen karikatür yarışmasından...

2 Temmuz Sivas, Ali Ulvi Ersoy'dan...



1 Temmuz 2013 Pazartesi

Asaf Koçak...


Üyesi olduğum Karikatürcüler Derneği'nin haber bülteni Karikatürk, 1996 yılı Temmuz ayında, 2 Temmuz 1993'de Sivas'ta katledilen 37 aydından birisi olan karikatürist Asaf Koçak için bu sayfayı ayırmıştı...

2 Temmuz Sivas



The Sivas massacre (Turkish: Sivas Katliamı, Madımak Katliamı) refers to the events of July 2, 1993 which resulted in the deaths of 37 people, mostly Alevi intellectuals, and two hotel employees. Two people from the mob also died. The victims, who had gathered for a cultural festival in Sivas, Turkey, were killed when a mob of radical Islamists set fire to the hotel where the group had assembled. The attack took place not long after traditional Friday prayers, when the mob broke through police barricades to surround the Otel Madımak, where artists, writers and musicians had gathered to celebrate 16th century Alevi poet Pir Sultan Abdal. Reportedly angered by the presence of Aziz Nesin, a writer who had translated and published extracts from Salman Rushdie's The Satanic Verses, the enraged fundamentalists surrounded the hotel, shouting "Death to the infidel!" and threatening the assembled artists with lynching. The hotel was set alight, and the fire claimed 35 lives, including those of musicians, poets, tourists and hotel staff, while assembled police did nothing to intervene. Aziz Nesin was able to escape only because attackers initially failed to recognize him. According to reports, when rescuers eventually realized his identity, he was beaten by firemen while a city councilman, Cafer Erçakmak, from the Welfare Party shouted, "This is the devil we should have really killed".