Karikatüre, Mizaha
Kızılmaz
Demokrat İdarelerde
İktidardakiler Buna Tahammül Etmek Zorundadırlar
Fransa’nın meşhur
humoristlerinden biri italya’ya gider. Devir Mussolini’nin kudretli zamanı.
İtalya bir taraftan hummalı bir iktisadi kalkınma içinde, diğer taraftan
komşuları İçin korkulu bir rüya ve Duçe kara gömleklilerin gözünde bir İlah...
Bir basın toplantısında Mussolini’nin ateşli bir konuşmasını dinlemek şerefini
kazanan karikatüriste bir İtalyan meslekdaşı heyecanla sorar:
- Nasıl buldunuz?
- Vallahi
Mussolini’nin saçsız kafası ve ihtirasını gösteren yamyam ağzından başka
dikkate layık bir şey bulamadım.
Mizahçı diğer
insanlardan başka türlü görür. Burhan'ın bir sergisinde tilki suratlı adamları,
tombul kuşlar, esatiri mahlûklara benzeyen hayvan karikatürlerini velhasıl bu
acayip dünyayı seyreden biri merakla dönmüş:
- Yahu, demişti,
mesela şimdi beni nasıl gördüğünüzü bayağı merak ediyorum.
Avrupa fatihi
Napolyon milyonlarca kişiyi titretmişti. Ama
karikatüristlerin kaleminde eciş bücüş kimi zaman aşağılık bir mahlûka benzeyen bir
şekil olmaktan öteye geçememişti. Misalleri çoğaltmak kolaydır. Daha geçen
hafta «Punch» mizah dergisinde İngiltere Başbakanı A. Eden için de Bulganin'le
Kruşçev'in yan geldiği arabayı çeken bir eşek şeklinde karikatürize edilmişti.
Dikkat edelim «Punch» demokraside dünyaya örnek bir memleketin en kaliteli
mizah dergisidir. İngiltere’de kraliçe, hakimler ve Punch karikatüristlerinin
sosyetedeki İtibarları birbirinden pek farklı sayılmaz.
Mizah sanatı ancak
demokratik havada teneffüs edilebilir.
1946 senesine
gelinceye kadar (Bu tarih Cemal Nadir'in ölüm, demokrasimizin doğum yılıdır)
Türk karikatür sanatı ancak iki kıymet yetiştirebildi: Cem ve Cemal Nadir. Cem
Meşrutiyetin bereketli havasında serpilmişti.
Cemal Nadir demek ki tek parti devrinde bile mizahını
değerlendirebilecek bir kıymetti. Bugün sayısı yirmibeşi aşan karikatüristler
topluluğu son on senenin demokratik ortamında yetişen değerlerden meydana
gelmiştir.
Karikatüre, mizaha
kızılmaz. Demokrat idarelerde iktidardakiler buna tahammül etmek zorundadırlar.
Muhalif gazetelerin yazılarını uyku hapı gibi kullanmak için kesip yastığı altına
koyan Klemanso bir demokraside iktidar sahibinin nasıl düşünmesi gerektiğine
örnektir. Ancak diktatörlüklerde karikatürlere kızılır. Mizaha tahammül
edilmez. Ancak totaliter idarelerde karikatür ve humour sanatının gelişmesine set çekilir.
Mizah mecmualarında
iktidardakiler konu yapılır. Başbakanlardan, bakanlardan, meclis reisinden
bahsedilir. Bütün dünyada bu böyledir. Muhalefet ancak iktidara karşı
mücadelesi dolayısıyle mevzu olarak ele alınır.
Bu basit
gerçekleri niçin tekrarlıyoruz?
Çünkü son günlerde
Dolmuş sayfalarında sık sık karikatürlerini görmeye alıştığınız bazı zevat
sonsuz bir tahammülsüzlüğe bürünmüşlerdir. Veyahut bazı kimseler bu zevata
yaranmak kaygusu ile Dolmuş aleyhine faaliyete geçmişlerdir. Bu faaliyetin hareket
noktası gülünçtür. Bunu ya onların şaşkınlığına veya korkutma politikası için
başka mesnet bulamamalarına veriyoruz. Herhalde «Dolmuş» ne yapacağını bilen
bir dergi olarak bu çeşitten korkutmalara pabuç bırakmaz. Bizi asıl
düşündüren, mütecessis eden mizahın, karikatürün, esprinin zevkini, hicve karşı
toleransı Nasreddin Hoca’nın torunlarının unutmuş olmalarıdır.
Hatırdan
çıkarılmaması icabeden bir nokta daha var:
Eski iktidar erkânına
gidip bir sorun bakalım, vaktiyle onlar da böyle şeylere kızarlardı. Şimdi:
- Ah, diyeceklerdir,
iktidar sandalyesinde olsak da sık sık Dolmuş’un kapağını süslesek!..
(3 Mayıs 1956)