Bu ülkede üretken bir sanatçı, emekçi bir işçi, Tübitak ödüllü dahi bir öğretmen, fakir ama alın teriyle ekmeğini kazanan sıradan bir vatandaş olmanızın çoğu kez bir önemi yoktur. Taa ilkokulda öğretilen yeni, pahalı giyinmenin değil, eski ama temiz giyinmenin daha önemli bir meziyet olduğu düşüncesi nasıl da çürümüş günümüzde. Özellikle sosyal medyanın son yıllarda yaşamımıza en ince detayına kadar girmiş olmasının da etkisiyle yüzündeki maskeyle adam, insan sanılan, halden anlayan görünen o kadar çok sahte kişi var ki... Her meslekte olduğu gibi öğretmenlik mesleğinde de çürük elmalar var elbet. Tıpkı mülki amirlerde olduğu gibi. Herşeye rağmen olumsuz kişilik yansımalarıyla bu mesleğin kutsiyetine zarar vermeleri zor görünüyor. Toplum önünde rencide edilmenin nasıl yıkıcı birşey olduğuna dair aklımdan hiç çıkmayan bir detay hâlâ içimi acıtır durur. Okul yıllarında yoksul bir aileden gelmenin tüm acılarını neredeyse iliklerime kadar hissettim. Bazı öğretmenlerin zengin ve çalışkan çocuklara olan ihtimamı, onlara gösterdikleri özen, sınıf farkı yaratmaları kalıcı etkiler bıraktı çoğumuzda. Lise 1'deyken, komşu ilçeden nakil gelen ve okuldaki ilk günü olduğu için doğal olarak hazırlıksız aramıza katılan bir arkadaşımıza, o günkü beden eğitimi dersinde "niye eşofmanın yok?!" diyerek şiddetli bir tokat atan ve arkadaşımızın ağzını, burnunu dağıtan, onun yeni geldiğini öğrendiğinde de yaptığından pişman olup bir köşeye çekilip gözyaşlarına boğulan ve bu tavrı nedeniyle dayak attığı, herkesin önünde küçük düşürdüğü arkadaşımızın bizim okuldan gitmesine yol açan, belki de gelecek hayallerini yıkan, son pişmanlığı fayda etmeyen öğretmenimizi de hiç unutmadım... Bazen abisinden, ablasından kalan bir formayla, eşofmanla, montla üç dört yılı geçiren ama azmiyle en iyi okulları kazanan öğrenciler onları hor gören bazı öğretmenleri, aşağılayan bazı arkadaşları utandırmıştı. Bugün sınıfında, öğrencileri önünde bir öğretmeni azarlayan ve sınıftan kovan; sonrasında o öğretmenin bu üzüntüyle kalp krizi geçirip yaşama veda etmesine neden olan bir mülki amir de öğrencilik yıllarında yokluk çekti mi, en zor koşullarda mı okumaya çalıştı bilinmez ama sanırım en önemlisi yaşadığımız her saniyeden bir ders çıkarmasını, halden anlamasını, karşımızdakini görünüşüyle, fiziğiyle, parasıyla değil başarılarıyla, emeğiyle, duruşuyla takdir etmesini, en önemlisi "adam" olabilmeyi bilmek... #halilserkanöz
(Görsel: Sefer Selvi)
Yüreğine sağlık..
YanıtlaSilhüzünlendim. ben de geçmişe gittim. ilk okul yıllarında ben de o acıyı yaşamıştım.
geri zekalı toplumlar sadece şekille uğraşır, şekle önem verir. öz ün önemi yoktur. işini iyi yapıyor mu yapmıyor mu bakılmaz. kılık kıyafet gıcırsa tamamdır.