Doğarken seçemediği cinsiyeti yüzünden insanların yaşadıkları ne kadar adil, ne kadar kabul edilebilir diye düşünüyorum çokca. Küçük bir kız çocuğunun bilinçaltına yerleştirilen “gelecekte kadın olmanın dayanılmaz ağırlığı” çok şeyin temelini de atıyor aslına bakarsanız… Kadınların ezilmişlikleri önce ailede başlıyor, yani toplumun en küçük yapı taşında ve en küçük yapı taşında yeşeren bu bilinç gelecekte toplumun içinde sağlam bir ağaç olmaya çoğu zaman yetmiyor ne yazık ki…. Her ağacın kurdu özünden olurmuş, belki de her kadının yaşadığı sıkıntı aileden başladığı için toplum genelinde korkunç bir hal alıyor..
Toplumun kültürel boyutları, gelenekler, görenekler, üstüne bir de iktidarların kadına bakış açısı kadını ikinci sınıf bir varlık konumuna sokuyor. Okuma yazma bilmeyeninden profesörüne kadar çoğu kadın eşinden dayak yemekte, bu ne acı bir gerçektir!.. Erkeğin eş diyerek hayatını paylaşmayı kabul ettiği kadını sırf istemediği nedenlerden dolayı, çoğu kez de suçsuz yere dövmesi (ki suçlu bile olsa cezası asla dayak olmamalı), ona acı vermesi, sonra da o kadından kadınlık beklemesi… Bir erkeğin çürükler içinde bıraktığı yüze öpücük kondururken neler hissettiğini çok merak ediyorum, hiçbir şey olmamış gibi kırdığı kolun, elin pişirdiği yemeği kaşıklarken, morarttığı vücutla yatarken neler düşündüğünü…
Küçücük kızlara tecavüz edenler, yeğenine, kardeşine tecavüz edenler, gece yatağında uyuyan herşeyden habersiz kızına tecavüz edenler, beşikteki bebeklere tecavüz edenler, yetinmeyip katledenler… Tecavüz ettikleri kadın, potansiyel dekolte suçluları!.. Bir de bu çıktı karşımıza, dekolte giyen kadın tecavüze uğramışsa eğer, dekolte giyindiği için başına geleceklere de razı olmalıydı… Bu fikri tartışmak bile bizleri kaç yüzyıl gerilere götürüyor da, kadınlar giyimleri kuşamları için ve belki de sırf kadın oldukları için hala kendilerini savunmak zorunda bırakılıyor….
8 Mart emekçi kadınların günüdür, her kadın doğuştan emekçidir.. Gözlerini hayata açtığı andan itibaren mücadele etmesi gereken bir dünya ve yaşamın gerekleri için emek vereceği bir süreç başlar çünkü… Emek büyük bir gücün göstergesidir, gücü olmayan emek veremez, güç de zaten yürekten gelir… Kadınlar bu nedenle güçlüdür, kocaman yüreklerine hem analığı, hem avratlığı, hem bacılığı sığdırabildikleri için…
“Baba beni okula gönder”.. En doğal hakkım için senin ağzından çıkacak bir sözle belki geleceğim kurtulacak baba!! “Baba beni okula gönder”.. Bu bile pek şeyi özetlemek için yeterli sanırım….
Küfürlerin içeriğinin kadınlar üzerine örüldüğü, töreler nedeniyle sokak ortasında öldürülen kadınların cenazelerinin ortada kaldığı, tecavüz edilip suçun kadına yıkıldığı, dayakla, eziyetle bastırıldığı, sığınma evlerinde barınmak zorunda bırakılmış, yersiz, yurtsuz kadınların geleceklerinin meçhul olduğu bir ülkede kadın olmanın dayanılmaz ağırlığı ile 8 Mart kutlu olsun… Kırmızı karanfillerin üzerine daha fazla kanın damlamayacağı aydınlık günlere…
Saadet Demir Yalçın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder