Visitors

http://www.geovisites.com/pt/directory/artes_artes-plasticas.php

28 Şubat 2014 Cuma

Bu Dünyadan Bir Öktemer Köksal Geçti...


Gölge e-Dergi 78. sayısında (Mart 2014) geçtiğimiz yıl 21 Mart'ta hayatını kaybeden karikatürist Öktemer Köksal'ı anıyor. Benim de bir yazımın olduğu Gölge e-Dergi yine arşivlik bir sayıyla karşımızda.
Gölge e-Dergi'deki yazım:
BU DÜNYADAN BİR ÖKTEMER KÖKSAL GEÇTİ…

Yaşamda öyle insanlar vardır ki çok kısa bir zaman dilimine yayılmış bir tanışıklığınız olmasına rağmen iz bırakmış, size çok şeyler öğretmiş, dersler vermiş, tecrübesiyle yol göstermiş, yaşama daha iyi gözle bakmanıza vesile olmuş, en önemlisi insan olduğunuzu hatırlatmıştır ama siz O’na hayata geçirilebilecek şeyler olarak birkaç moral cümlesinden başka bir şey verememişsinizdir. Ve yaşamım boyunca böyle değerli insanlar karşıma çok nadir çıkmıştır.

Benim için önemli bir isimdi Öktemer Köksal… Sosyal medya sayesinde tanıdığım ve ortak paydada buluştuğumuz noktalar sayesinde kısa süreli de olsa çok şeyler paylaştığımız bir ustaydı. Facebook’ta bir grupta amatörce ya da aceleyle çizilmiş çizgilere sabırla verdiği öğütlerle, uzun uzun yazdığı fakat çok önemli bilgiler ve araştırmalar içeren yazılarıyla dikkatimi çekmişti. Aynı grupta bir karikatüre yaptığım yorumdan sonra bana hak verdiğini belirten bir mesaj sayesinde sıkı bir dost olduk. Yaşadığı sıkıntıları öğrendikçe aslında benim verdiğim mücadelelerin ne kadar da yetersiz kaldığını hissettim her defasında. İşitme engelliydi Öktemer Usta, dünyadaki hiçbir sesi duyamıyor, kendini konuşarak ifade edemiyordu… 13 yaşında kaybettiği bu duyusunun sıkıntıları ile yaşamının son gününe kadar bu zorluk içerisinde, türlü acı ve aksiliklerle sanatını icra etmeye çalışmış ve kesinlikle hak ettiği değeri bulamamış bir ismin ardından bugün bu satırları yazmak bile acı veriyor. Çünkü O’nun için çok şeyler yapacağımıza inanıyordum. Bu camianın kendisini yalnız bırakmayacağını düşünüyordum. Her yazışmamızda verdiğim moralle yaşama biraz daha tutunmaya çalıştığını söylüyor ama bir yandan da “Ben bu camiayı iyi bilirim, her defasında olduğu gibi yine hiçbir şey yapmayacaklar, umursamayacaklar ve ben çok yakında sizlere sonsuza kadar veda edeceğim” diyordu. Dediği gibi de oldu, ameliyata gideceğini söyleyerek helallik isteyen son mesajından sonra bir daha da dönmedi bizlere. Ama umut ediyordum, iyileşecek ve aramıza dönecek, duyarlı birkaç arkadaş toplanıp O’nu evinde ziyaret edecek ve hatta hep birlikte çok istediği karikatür etkinliklerine gidecektik. Ta ki son mesajından 1,5 ay sonra Facebook profiline kardeşinin yazdığı “Ağabeyim Öktemer Köksal’ı kaybettik” yazısını tesadüfen görene kadar… İnanamadım, söylediği şeylerin bu kadar çabuk gerçekleşmesi, bir daha dönmeyeceğini bilerek ve bunu kabullenerek, büyük bir olgunlukla çekip gitmesi de çok şeyi anlatıyordu aslında. Belli ki çok yorulmuş, kırılmış ve yaşama gücü tükenmişti. Ardından yazıp çizdiği şeyleri bir daha oturup inceledim, okudum ve tekrar anlamaya çalıştım. Sanki bu dünyanın çok ötesinde şeylere kafa yormuştu, bilgi birikimi, araştırmalarındaki titizliği, bilgilerini dayandırdığı kaynakların doğruluğu ve derinliği bir kez daha nasıl olur da bunca araştırma havada kalır ve kimse sahiplenmez dedirtti bana. Başvurduğu çok yerden olumsuz cevap almıştı, maddi bir beklentisi de yoktu, sadece bu bilgiler daha fazla insana ulaşsın, emin ellerde kalıcı olsun istiyordu. Ölümünden sonra o değerli arşivi, özel yaptırdığı atölyesindeki çalışma masası, teknik malzemeleri, yazıları, çizgileri, resimleri ne oldu bilmiyoruz. Çünkü kendisinin ölümünden sonra sağlıklı bilgi alabileceğimiz kimse çıkmadı, sorularımız cevapsız kaldı.
İnsanlar olarak çok şeyi çabucak tüketiyor ve her şeyi çok çabuk unutuyoruz. Öylesine kanıksamışız ki yaşanılanları. Yerine konulamayacak değerleri bile umursamıyor, işimize gelmiyorsa da “Bana ne!” diyebiliyoruz. İşte en büyük hatamız bu. İnsanları hep iyi yaşıyor sanıyor olmalıyız ki bu kadar duyarsız kalabiliyoruz. Oysa yaşamda büyüğünden küçüğüne tüm insanların yaşadığı o kadar büyük acılar, yıkımlar, telafisi zor yaralar var ki! Keşkeler olmasa yaşamda her şey ne kadar da güzel olurdu değil mi? İşte bu keşkeleri Öktemer Usta için de demeyelim diye bir elin parmaklarını geçmeyecek birkaç kişi bir şeyler yapmaya çalıştık. Üye yapılmadığı bir derneğe ve kendisini bir karikatürist olarak tanımadığını, bilmediğini söyleyen dernek başkanına, yardım kampanyalarımızın engellenmesine rağmen hep bir umut dedik. Sosyal medyadaki konuyla ilgili paylaşımlarımız görünürde, sözde çok destek alırken iş icraate gelince kimse bir şey yapmadı, yapamadı. Ve yaklaşık bir yıl süren Öktemer Köksal’la dostluğumuz böyle acı bir şekilde sonuçlandı. Öktemer Usta yaşama veda edeli bir yıl oldu. O’nun eksikliği hep hissedildi yaşamımda, tecrübesine ve yaşça benden çok büyük olmasına rağmen kafasını kurcalayan ya da içinden çıkamadığı pek çok konuda bana danışacak kadar ince, paylaşımlarına beğeni ve yorum bırakan herkese tek tek, isimleriyle teşekkür edecek kadar nazik ve duyarlı birisiydi. Bugün usta geçinen ve çok kişiye tepeden bakan birçok isme inat her defasında ustalık ve insanlık dersi veriyordu. Çoğu kişi O’nu agresif bulsa da aslında neden böyle algılandığını da çok iyi anlayabiliyordum. Çünkü O asla haksızlığa, saygısızlığa ve boşvermişliğe tahammül edemiyordu. Hal böyle olunca da torunu yaşındaki, tecrübesiz çocuklardan yediği fırçaları hazmetmesi takdir edersiniz ki O’nun harcı değildi.
Bu dünyadan bir Öktemer Köksal geçti. Sessiz dünyasında, kafasında çok şeyleri yaşama geçirmeye çalışıp sesini çizgileriyle, yazılarıyla duyurmaya çalışarak. Ama ne yazık ki pek çoğumuz O’nun sessiz çığlıklarını görmezden/duymazdan geldik, umursamadık, sosyal medyanın, sanal dünyanın çarkları arasında yaptıklarını günü kurtarma hamleleri, gereksiz şeyler olarak değerlendirdik. İnsani ve sanatçı haklarına, yaşına, tecrübesine saygı göstermedik, hakkı olan çok şeyi yerine getirmekten kaçındık çünkü O bizlerden farklı, yaşlı, uzak ve son günlerini yaşayan birisiydi. Nasılsa bize vereceği hiçbir şeyi de yoktu. Bir çıkarımız olmalıydı ki O’na yardım eli uzatalım. Belki de son günlerini huzur içinde geçirecek manevi desteğimiz de O’nu çok güçlü kılacak ve yaşama belki de biraz daha tutunabilecekti. Çevremizdeki insanlara biraz daha gönül gözüyle bakmasını deneyelim, keşkeler olmasın artık hayatımızda. Manevi destek ve moral maddiyattan çok daha etkilidir bu yaşamda. Gidenler geri gelmiyor ve bizler “Keşke!” deyip iki gün sonra yaşama kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Seni unutmadım Öktemer Usta, sessiz dünyana bir ses olabildiğimi söylerdin ve bu büyük bir güç ve mutluluktu benim için. İnsan olabildiğimi hissediyordum. Bir insanı anlamaya çalışmanın, sıkıntılarına ortak olabilmenin erdeminin güzelliğini görüyordum. Her şeye rağmen, çok şeyler yapabilecekken ve bu kadar kalabalıkken bu dünyada yalnız bıraktık seni, uğurlayamadık bile seni son yolculuğuna, mezarının başında seni uğurlayan onbinler de yoktu, gidişin de sessiz sedasız ve vedasız oldu. Bu duyarsızlık hepimizin ayıbı…
Işıklar içinde uyu…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder